Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması için (diriltecektir)

Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve küfre sapanların kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir.) Nahl 39
İhtilaf edip durdukları şeyler onlara açıklığa kavuşturulsun diye. Ve kâfirler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler diye. İşte bunun için dirilteceğiz onları. Bir gün her şey apaçık ortaya çıkacak. Kim doğru söyledi? Kim yalan söyledi? Kim haktaydı? Kim bâtıldaydı? Tüm ihtilâflar, her şey açığa çıkarılacaktır. Gerçi insanların ihtilâf edip durdukları her şey bellidir. Hak ve bâtıl elimizdeki bu kitapta ve bu kitabın pratiği olan Rasûlullah Efendimizin sünnetinde belirtilip açıklanmıştır ama insanlar Rablerinin bu kitabından ve elçisinin sünnetinden habersiz bir hayat yaşadıkları için bu ihtilâflar devam etmektedir. Halbuki Rabbimizin yarın açıklayacağı her şey bu dünyada açıklanmıştır. Her şey vahiyle ortaya konmuştur.
Şu anda Rabbimizin bu kitabını eline alıp okuyan herkes ayan beyan bunu görecektir. O zaman biz kullara düşen Rabbimizin kitabıyla birlikte olmak, kitabı tanımaya çalışmak, kitapla doğruyu, hakkı bulmak, yarın zorunlu olarak Allah’ın açıklayıp ortaya koyacağı hak bilgisine bu kitap vasıtasıyla bugünden ulaşarak Rabbimize Onun istediği kulluğun hesabını yapmaktır.
–BASAİRUL KUR’AN-
Burada mantıki olarak kıyametin ve öldükten sonra dirilmenin gerekliliğini gösteren iki şey belirtilmektedir:
1-) Gerçeği gözler önüne sermek.
2-) Bu dünyadaki doğru ve yanlış amelleri nedeniyle insanları cezalandırmak veya mükafatlandırmak.
İnsanın yeryüzünde yaratılışından beri gerçeğin; aileler, milletler ve ırklar arasında anlaşmazlıklara neden olacak biçimde değişik şekillerde algılandığı bilinen bir noktadır. Bu değişik algılamalar farklı teorilere dayalı bir çok farklı toplum, kültür ve inançların doğmasına neden olmuştur. Her grup diğerini yok etmek için büyük bir çaba sarfetmiştir. Durum bu olunca, her aklı başında olan insan bu uzlaşmaz farklılıkların mutlaka bir gün çözümlenmesi ve neyin doğru neyin yanlış olduğunun ortaya çıkması gerektiği sonucuna varacaktır. Gerçek perdesinin bu dünyada iken açılamayacağı ve her şeyin ortaya serilemeyeceği meydandadır. Çünkü bu dünyanın üzerine kurulduğu sistem buna izin vermez. Bu nedenle bu ihtiyacın karşılanması için başka bir dünyaya gerek vardır.
Bu sadece aklın ve mantığın değil, ahlâk duygusunun da gerektirdiği bir ihtiyaçtır. Ahlâk duygusu herkesin adaletli davranıp davranmadığına, doğru iş yapıp yapmadığına göre mükafatlandırılmasını veya cezalandırılmasını gerektirir. Çünkü, bazı insanlar, diğerlerine zulmetmiş, bazıları zulme uğramış, bazıları fedakârlık etmiş, bazıları da onların fedakârlıklarını istismar etmiştir. Böylece herkes, milyonlarca insanı iyi veya kötü yönden etkileyen ahlâkî veya gayri ahlâkî felsefeler ortaya atmış ve uygulamışlardır. Ahlâk duygusu, ahlâkî sonuçların gerçek yerini bulacağı ceza ve mükafatın verileceği bir zamanın olmasını gerektirir. Bu amaç bu dünyada gerçekleştirelemeyeceği için başka bir dünya olmalıdır.
-TEFHİMUL KURAN-