Yemin olsun ki şükrederseniz size olan nimetlerimi mutlaka artırırım

         

Yine bir zaman rabbiniz size şunu bildirmişti: “Yemin olsun ki, şükrederseniz size olan nimetlerimi mutlaka artırırım. Şayet nankörlük ederseniz şüphesiz ki azabım çok şiddetlidir.” İbrahim/7

 

Evet İbrahim sûresinin 7. âyetinde Rabbimizin bir bildirisiyle karşı karşıya geliyoruz. Eğer şükrederseniz, eğer şu anda sahip olduklarınızın tamamını Benden bilir, Benim yolumda harcamaya, Bana kulluk yolunda değerlendirmeye çalışırsanız kesinlikle bilesiniz ki Ben de size artıracağım. Eğer nankörlük ederseniz kesinlikle bilesiniz ki Benim azabım çok çetindir.

Rabbimiz biz kullarından şükür istiyor. Şükür az evvel de ifade ettiğimiz gibi verileni verenin yolunda kullanmaktır. Şükür hayatı o hayatın sahibinin istediği şekilde yaşamaktır. Şükür dünyayı, hayatı, canı, malı, zamanı, imkânları, fırsatları onu verenin yolunda harcamaktır.

Evet eğer böyle yaparsanız,o zaman Beni de  yaptıklarınızdan ötürü size artıran olarak bulacaksınız.

Ama yok eğer Bana karşı nankörlük edecek olursanız, Benim mülkümde, Benim nîmetlerimle bir hayat yaşadığınız halde o  mallarınızı o malların sahibi olan Benim razı olmadığım yerlerden kazanıp, hayatınızı Benim yolumda değil de onu size vermeyenlerin yolunda tüketmeye kalkışacak olursanız kesinlikle bilesiniz ki o zaman Benim azabım çok çetindir.

-BASAİRUL KUR’AN-

 

Şu büyük gerçek karşısında durup düşünüyoruz. Şükür etmekle nimetin artması ve nankörlükle korkunç azabın hakedilmesi gerçeği…

Evet bu gerçek karşısında biz de durup düşünüyor ve daha ilk anda içimize güven duygusu doluyor. Çünkü bu, yüce Allah’ın vaadidir. Her halukârda gerçekleşmesi kaçınılmazdır bu vaadin… Bu sözün kanıtlarını hayatımızda görmek kavrayabilecéğimiz sebeplerini araştırmak istesek, çok geçmeden birçok sebeple, kanıtla karşılaşacağız.

Hiç kuşkusuz yüce Allah’ın verdiği nimetlere karşı şükretme, insan ruhundaki ölçülerin doğruluğunun göstergesidir. İyi olan şükreder, çünkü bozulmamış fıtrata göre şükür onun tabii tepkisidir.

Bu bir… Diğeri de, nimetine karşılık yüce Allah’a şükreden kişinin bu nimet üzerindeki uygulamalarında, şımarmadan, diğer halka karşı büyüklük taslamadan, bu nimeti baskı, kötülük, pislik ve bozgunculuk aracı olarak kullanmadan yüce Allah’ı gözeteceği, onun hoşnutluğunu gözönünde bulunduracağı gerçeğidir.

Bunların ikisi de nefsi arındıran, onu iyi işler yapmaya, nimet üzerinde onu geliştirecek, bereketlendirecek, iyi uygulamalarda bulunmaya teşvik eden unsurlardır. Böylece insanlar hem bu nimetten hem de ona sahip olan kişiden memnun olur, ona yardımcı olurlar. Bu sayede toplumda yeralan fertlerin birbirleriyle olan ilişkileri sağlıklı bir yapıya kavuşur, mal varlıkları her yönüyle güvencede olmak üzere gelişme imkânı bulur. Gerçi yüce Allah’ın vaadi mü’min için yeterli bir güvencedir. Mü’min ister sebepleri kavrasın, ister kavramasın, bu bir realitedir ve gerçektir. Çünkü yüce Allah’ın vaadidir.

Allah’ın nimetine karşı nankörlük etmek de, ona karşı şükür görevini yerine getirmemekle olur. Ya da bu nimeti bahşedenin yüce Allah olduğunu inkâr etmekle, bu nimeti bilgiye, tecrübeye, kişisel emek ve çalışmaya bağlamakla olur! Nimetle şımarma, büyüklenme, onu insanlara karşı üstünlük sağlama aracı olarak kullanma, ihtiraslar ve bozgunculuk uğruna koz olarak kullanma… Evet bütün bunlar yüce Allah’ın nimetini inkâr etmek anlamına gelmektedir.

Şiddetli azap, nimetin kökten yok edilmesini de içine alır. Bu, ya nimetin tamamen giderilmesi ya da bilinçlerde etkilerinin silinmesi şeklinde olur. Nice nimetler vardır ki, bir felakete dönüşür. Ona sahip olan mutsuzluğa mahkûm olur. Ondan yoksun olanlar da kıskançlık duygusuna kapılırlar. Bu azap yüce Allah’ın dilemesine göre ya dünyada bir süre için ya da ahirete kadar ertelenebilir. Ama kesinlikle gerçekleşecektir. Çünkü yüce Allah’ın nimetini inkâr etmek karşılıksız kalmayacak bir suçtur.

-FİZİLALİL KUR’AN-
 

 

Başa dön tuşu